Sevgililer Günü Çekilişi'ne hazır mısınız ?

 Herkese merhaba! Sevgililer Günü bahane , kitap hediye etmek şahane diyerek ilk çekilişimi yapıyorum :) Blogumu açalı çok olmamasına rağmen ilerleyen aylarda çok yoğun olacağım için şimdi yapmaya karar verdim. 

  Gelelim kitaplarımıza...
  Kız Kardeşler Arasında tarafımdan bir kere okunmuştur.Ancak tertemiz kullandığımı düşünüyorum. Soğuk Büyü ise hiç okuma fırsatı bulamadığım bir kitap :( 



  
Kazanan arkadaşımız kargoda kitapların yanında sürpriz hediyeler de bulabilir :)

ZORUNLU ŞARTLAR : 

1. Blogumu takip etmeniz. 

2. Facebook sayfamı beğenmeniz. Blogumun sağ tarafından veya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. 

EK HAK GETİRECEK ŞARTLARIMIZ : 

1. Yarışmanın linkini facebook veya twitter da 'herkese açık' olarak paylaşmanız. [+2]

2. Twitter sayfamı takibe almanız. Buradan ulaşabilirsiniz. [+2]

3. Blogunuz varsa (resimli bir şekilde) paylaşmanız. [+5]

 Takip ettiğiniz ismi , paylaşım linklerinizi ve sıkça kullandığınız mail adresinizi yorum olarak bırakmanız gerekmektedir. 

Not : Sadece çekiliş için açılan blogların paylaşımları dikkate alınmayacaktır. 


 Çekiliş 14 Şubat , saat 20:00'da sona erecektir. En kısa sürede de kazananı açıklamaya çalışacağım. Herkese bol şanslar! 

Kargo Ne Getirmiş ?

  İnternetten sipariş ettiğim kitaplar gelmiş! Ne yazık ki bu sefer 2 tane alabildim çünkü aylık harçlığım hep dışarda yemek yemeye harcandı -.- Aferin bana (!)


  Rita Hunter daha önceden okuduğum bir yazardı. Seraphina ise hiç aklımda yoktu , son anda sepetime atıldı. Kapak resmen 'beni al' diye inliyordu çünkü. 


 Senden Önce Ben geçen ay doğum günü hediyesi olarak gelen kitabım *.* Tek kitap olduğu için ayrı postta paylaşmak istemedim , onu da buraya dahil ediyorum :)


Sonuncusu ise an itibariyle okumaya başladığım kitabım. Evde okunmamış onca kitap dururken ben yine kütüphaneyi sömürüyorum. Böyle okurlara verilen özel bir isim var mı acaba ?

YORUM : Gece Yolu - Kristin Hannah

  On sekiz yıldır çocuklarının ihtiyaçlarını her şeyden üstün tutan Jude Farraday'in ikizleri Mia ile Zach zeki ve mutlu birer gençtir. Defalarca evlatlık verilen ve karanlık bir geçmişe sahip olan Lexi kısa sürede Mia'nın en yakın arkadaşı ve bu birbirine bağlı ailenin de bir parçası olur. 

  Jude çocuklarının iyi bir yaşam sürmesi ve tehlikelerden uzak olmaları için her şeyi yapmıştır. Ancak lisedeki son yılları hepsini büyük bir sınavdan geçirir ve sıcak bir yaz gecesi, verilen yanlış bir kararla hepsinin hayatları altüst olur. Farraday ailesi göz açıp kapayıncaya kadar paramparça olacak, Lexi her şeyini kaybedecektir. Sonraki yıllarda, hepsi o gecenin doğurduğu sonuçlarla yüzleşir ve unutmaya çalışır. Ya da affetme cesaretini kendinde bulmaya...(Tanıtım Bülteninden)






***

  Harika bir kitabı daha bitirdim. Nasıl başladım , ne ara sonuna geldim de bitirdim anlamadım. Yazarımızın diğer kitaplarını da en kısa zamanda alıp okumayı düşünüyorum. 

    Kısaca konudan bahsedecek olursak ; Jude Farraday ikizlerine aşırı derecede düşkün helipkopter bir annedir. Kendi annesinden sevgi göremediği için tüm ilgi ve alakasını çocuklarına ve biricik eşi Miles'a kitap boyunca sevdiğim , değişmeyen karakterlerden biri yönlendirmiştir. Gül gibi geçinip giderlerken Mia kendine yeni bir arkadaş edinir : Lexi. Lexi , uyuşturucu bağımlısı bir annenin kızıdır. Babasını hiç tanımamış ve yıllar boyunca koruyucu ailelerinin yanında yaşamıştır. Farradaylar Lexi'yi aileden biri gibi kabul ederler çünkü utangaç kızları Mia'yı kabuğundan çıkaran odur. Ancak tam mezun oldukları yıl kötü bir olay Farraday ailesini yıkar. O olaydan sonra Lexi ise hiç istemediği birine dönüşür , annesine. 
[Aşırı SPOİLER İçerir!]
  Mezuniyet gecesi Mia'nin abisi Zach araba kullanacaktır. Ancak ikizler içkili oldukları için arabayı kullanmak Lexi'ye düşer. Tabi ki araba kaza yapar ve emniyet kemerini takmadığı için Mia hayatını kaybeder. Zach'in yüzü yanmış , Lexi'ye ise hiçbir olmamıştır. İşte o andan itibaren bizim hoşgörülü annemiz Jude tam bir cadıya dönüşür! Mia'nın ölümünden tamamen Lexi'yi suçlu tutar ve kıza dava açar. İkinci kıza kadar çok sevdiği Lexi artık onun kızının katilidir. Peh! Sanki Mia'da , Zach'de ve kendisinde hiç suç yokmuş gibi! 
[SPOİLER Bitti!]

  O gece yaşanan kötü olaydan sonra Jude bunalıma girer. Ailesini ihmal etmeye başlar. Depresyondan çıkmak için gitmediği doktor kalmaz ancak hiçbiri işe yaramaz. Peki bir gün Lexi kapısını çaldığı zaman kendinde affetme gücünü bulabilecek midir?

   Bu aralar çok ağlıyorum ve tüm suçlu da Kristin Hannah! Bu kitap Kış Bahçesi'nden çok daha fazla üzücü olaylar içeriyordu bence. Yazarımız sevdiğimiz insanların bir olayla ne kadar değişebileceğini de çok güzel bir dille anlatmış. Ancak kitabın sonunu pek sevmedim. Tüm olaylar son 20-25 sayfada çözümleniyor. Yani kitap boyunca sonucunu merak ettiğiniz olaylar için yazar çok bekletiyor sonra da hemen sonunu bağlıyor. Sanki 'Şu olaylarının sonuna da hemen bağlayayım , uykum geldi,' der gibiydi :) 


 Yüreğiniz Now is Good , Yeşil Yol gibi filmlere dayanıyorsa bu kitabı da bir çırpıda okursunuz :)


VERDİĞİM PUAN : 4/5 


YORUM : Kış Bahçesi - Kristin Hannah

Meredith ve Nina Whitson birbirine taban tabana zıt karakterlerdeki kız kardeşlerdir. Biri evde kalıp çocuklarına bakmış ve aile işinin başına geçmiş, diğeriyse hayallerinin peşinden gidip dünyayı gezmiş ve ünlü bir foto muhabir olmuştur. Ancak sevgili babaları hastalandığında bu birbirine yabancı iki kadın, kendilerini yine bir arada, şimdi bile kızlarına herhangi bir avuntu vermeyen, aşırı mesafeli anneleri Anya’nın yanında bulacaktır. Anneleriyle aralarındaki tek bağ, onun, çocukluklarında bazı geceler kızlara anlattığı bir Rus masalıdır. Ölüm döşeğindeki babalarınınsa, hayatındaki kadınlardan son bir arzusu vardır. Anya kızlarına bir masal anlatacaktır; yıllar önce başladığı ama hiç bitirmediği o masalı. Hem de bu kez sonuna kadar. Bu masal daha önce duydukları hiçbir şeye benzememektedir; altmış yıldan uzun bir zamanı kapsayan, savaş mağduru Leningrad’da başlayıp günümüz Alaska’sına kadar uzanan, sürükleyici, gizemli bir aşk hikâyesi. Nina’nın gerçeği açığa çıkarma konusundaki saplantısı, onları annelerinin geçmişlerinde, ailelerini tümüyle sarsacak ve tamamen değiştirecek bir sır öğrenecekleri, beklenmedik bir yolculuğa sürükler.

***

  Kristin Hannah çok sevdiğim yazarlardan biri haline geldi. Nasıl oldu da şu ana kadar hiçbir kitabını okumadığıma çok şaşırıyorum. Kış Bahçe'si kendisinin okuduğum ilk kitabı ve bende çok güzel izlenimler bıraktığını söyleyebilirim. Şimdi de Gece Yolu'na başladım ancak onu Kış Bahçesi kadar güzel bulmadım. Umarım sonu beni şaşırtır :)


 ***

  Kış bahçesi sorunlu bir aileyi anlatıyor. Meredith ve Nina annelerinden hiçbir zaman sevgi görememiş , taban tabana zıt iki kız kardeştir. Anneleri hakkında hiçbir şey bilmeden büyümüşlerdir. Babaları ise hayatlarındaki bu üç kadın arasında sevgi oluşturmaya çalışır. Aralarındaki ilişkinin düzeldiği tek zamanlar annelerinin , kızlarına masal anlattığı zamandır. "Adı Vera ve o zavallı bir kız. Bir hiç."  Masal her zaman aynı cümleyle başlar ancak kızlar hiçbir zaman masalın sonunu duymamışlardır. 
   Babalarının ölüm döşeğinde ise son bir arzusu vardır. Masal son bir kez daha anlatılacaktır. Bu kez tamamı. 



Kız kardeşlerden biri olan Meredith kitaptaki en sevdiğim karakterdi. Babalarının işlettiği Kış Bahçesi'ni devralan , sorumluluk sahibi , daima planlarla hareket eden ciddi ve soğuk bir karakter. Annesinin onlara olan sevgisizliği yüzünden çocuklarına iyi bir anne olamama korkusu içinde bir yerlerde gizli. Bu yüzden iyi bir anne olabilmek için çok uğraşıyor ancak bu sefer de kocasına vakit ayıramıyor. Kocası Jeff onu terk ettiği zaman işe gerçek manada bir yıkıma dönüşüyor. İşlerine daha çok odaklanıyor. Peki , yıllardır kendisini sevmesini isteyen annesinin hikayesini öğrendiğinde tüm bunlar önemini koruyacak mı ?  



İkinci kız kardeş Nina ise çok ünlü bir fotoğrafçı. Dünya'nın dört bir yanına savaş,doğal afet,açlık vb. sıkıntıları görüntülemek için gidiyor. Çektiği fotoğraflar ünlü dergilerin kapaklarını süslüyor ve Nina hayallerini yaşıyor. Her ırktan insanların hikayelerini resme aktarıyor , kendi gözleriyle görüyor. Peki , yıllar önce bırakıp gittiği evinin hikayesi ne olacak ?  

  Kitap ilk başlarda yavaş ilerliyor ancak son 200 sayfayı öyle hızlı okudum ki bittiğini anlamadım bile :) Trajedi tarzı kitapları sevenler varsa kesinlikle okumalı! 
  Annelerinin hikayesi ise kitabın en can alıcı kısmı! Okurken ağlamasam bile gözlerim doldu.




VERDİĞİM PUAN : 5/5

Bu Hafta Ne Dinliyorum ?

  Tatiliniz nasıl geçiyor ? Benim ki tamamen müzik-kitap-dizi üçgeninden oluşuyor. Ki bundan çook memnunum :) Biteceği için şimdiden üzülüyorum. 

  

Bu hafta playlist im birkaç yıl geriye gidiyor. Hushpuppies adını daha önce duymama rağmen hiç açıp dinlememiştim. Kafede otururken 'You're Gonna Say Yeah' çalması büyük şanstı doğrusu çünkü şarkıya ba-yıl-dım :)

  
Muse! Her şarkısını 2-3 ay dinlemeden bırakmadığım bir grup olmasına rağmen Endlessly'i hiç duymamıştım. İlk şarkılarından ve pek ünlü değil yine de o ağır melankolik havasıyla beni kendine bağladı. Duygusal şarkılardan hoşlanıyorsanız buyurun sizi videoya alalım :))


 Hint filmi/dizisi izlediğiniz mi hiç ? Bu tatilde hiç izlemem dediğim dizileri izlemeye başladım. IPKKND' de bunlardan biri. Hint filmleri bana Yeşilçam'ı hatırlatıyor doğrusu ancak müzikleri tamamen farklı. 


  Dosyalarımı düzenlerken eskiden dinlediğim gizli kalmış şarkılardan birini daha buldum! Şuan 33 yaşındaymış kendisi *.* Ayrıca 2 üniversite(biri mühendislik) bitiren , solak bir şarkıcı. Bu gereksiz bilgiler nasıl aklımda kalmış şuan ben bile şaşkınım :D 



Klip güzel olmuş. Bu da bu hafta sıkça dinlediğim ancak 1 ay sonra yüzüne bakmayacağım şarkılardan biri :)


  Geldik bu hafta ki son şarkımıza. Şu son günlerde Kore müzik videolarında görmeye alıştığım 'hafif erotik' unsurlar bu video da yok. Şarkı da bana 80'lerin disko müziklerini anımsattı :D Yine de dinlemeye değer :)



Yorum : Yalancı Aşık - Tawna Fenske

  Violet McGinn, anormallikten ve soyut şeylerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışan, mantıklı bir kadındır. Belki de bu yüzden kendine meslek olarak muhasebeciliği seçmiştir. Annesi ünlü bir medyumdur ve bir gün hastaneye yatırılır. Violet, annesinin işini bir süreliğine devralmak zorunda kalır ve hiç istemese de sahte medyumluk yapmaya başlar. Drew Watson, yakışıklı bir bar işletmecisidir.

 Cumartesi geceleri barında çaldığı müzikler eşliğinde dans eden müşterileriyle ve arkadaşlarıyla mutludur. Chris Abbott ise her kadının hayalini kurduğu genç, yakışıklı, kibar ve başarılı bir doktordur. Violet birini seçmelidir. Kalbini mi yoksa mantığını mı dinlemelidir? Yolunu bulmaya çalışırken yapacağı bir hata, belki de üçünün kaderini toptan değiştirecektir.


Satın almak için : Idefix | kitapyurdu | PttKitap | Kabalci | D&R


***
  Herkese merhaba! Uzun zaman önce okuduğum ancak yorumlamaya fırsat bulamadığım bir kitapla daha sizinleyim :)
  Kitabımız realist bir muhasebeci Violet'in medyum olan annesinin hastaneye kaldırılmasıyla başlıyor. Annesinin işini 'saçma' bulan Violet ise bir sürede olsa onun yerine bakmak zorunda. Gelen müşterilerle uğraşmak zorunda kalan Violet birde süper-yakışıklı yan komşusu Drew ile uğraşıyor. Sarhoşken ağzından kaçırdığı 'ufak' bir cümle yüzünden Drew'in ona ve annesine şantaj yapacağından korkan esas kızımız birde annesinin ona ayarlamaya çalıştığı Doktor Chris'le uğraşıyor. 
  Kitap basit bir kurguya sahip olmasına rağmen akıcıydı. Romance sevenler için birebir! Ayrıca çok entrikalı bir kitap olmaması yönüyle de kitabı çok beğendim :) Yazarımız sayfaların arasına hafif de kıskançlık ekleyince ortaya mükemmel bir kitap çıkmış :) 





۞ ۞ ۞ ۞ ۞ 

  Drew etrafına bakınırken gülümsemesini zor tuttu. 'Butterfly nereye gitti?'
  'Yan tarafa , farelerin kafesini temizlemeye gitti. Viski içtikten sonra canı temizlik yapmak istemiş.' 
'Senin canında masalara çıkıp çıplak adamlara bağırmak mı istedi?' 
'Sana da öyle olmuyor mu ?' 
Drew iç çekti. 'Hayır.'

۞ ۞ ۞ ۞ ۞ 


 Drew! Yazar tamamen ayrı bir karakter oluşturmuş diyebilirim. Kitabın ilk başlarında çapkın , hafif gothic , tek gecelik ilişkiler yaşayan ve hayatı kafasına takmayan biri olarak betimlenmiş. Kıskanç ya da baskıcı değil. Ancak hiç beklemediğim bir anda Violet'i kıskanması çok hoştu. *kıkırdar* Duygularını bastırmıyor aksine açık açık dile getiriyor. Böyle karakterlere bayılırım ben! 

Drew ♥ 


  Kısaca Doktor Chris'ten bahsedelim. Kendisi zengin , düzenli bir işi var ,arabası var , nazik , hoşgörülü ve anlayışlı biri. Violet'in sözlüğünde Chris , 'gelecekteki ideal eşim' olarak geçiyor. Ancaaak bad boys always win! 
   (SPOİLER!)
  Violet her ne kadar Chris'ten hoşlandığını düşünse de Drew'in yanındayken kalbi deli gibi atıyor. Ve sonunda her şeye rağmen birlikte oluyorlar :) Tam sorunları bitti derken Violet'in yalanları birer birer ortaya çıkıyor. Drew anlatılmayan sırlar yüzünden güvenini kaybediyor.Duygularını bir türlü ifade edemeyen Violet aşkı için o iki kelimeyi söyleyebilecek mi ?
 (SPOİLER BİTTİ!)


۞ ۞ ۞ ۞ ۞ 

 'Kıçıma bakmayı bıraktığın zaman bir bardak su alabilir miyim ?
 ' Violet irkildi. 'Ne?Hayır ben..' 
'Camdan yansımanı görebiliyorum.' dedi Drew , dolabın kapısına eliyle vurarak. Sırıtarak başını çevirdi. 'Ödeşmiş olduk. Tanışmamızdan hemen sonra kıçın Bktığım için. Birde çalışma masasının üstüne çıktığında. Ve jonglör dükkanında.Ve yine bugün, akşam yemeğinde.' 
'En azından sapık olduğunu itiraf ediyorsun,' diye seslendi Violet mutfağa giderken. 
'Kesinlikle.Gururla. Kendilerini bastıran insanlar tüm eğlenceyi kaçırıyor.'

۞ ۞ ۞ ۞ ۞ 

Chris'in yanağına dokunan dudakları öyle hafifti ki neredeyse hissetmeyecekti. Geri çekilince gözlerini açtı. 
Bu kadar mı ? 
Tabi ki bu kadardı. Chris bir centilmendi. Ne bekliyordu ki? Onu duvara itip bedenini ona yaslayarak sıcak nefesini boğazında , eli bluzunun üstünde, avucunu göğsüne bastırmasını mı ?  Drew'in yapacağı gibi ...

۞ ۞ ۞ ۞ ۞ 

Ne zamandan beri dolgun bir kızıl ilgisini çekmez olmuştu ? 
Peki , tamam. Bunun tam tarihini söyleyebilirdi. Violet McGinn uzun çizmeleri ve şu çıldırtıcı gözleriyle ortaya çıkıp ona medyum muhabbeti yapmaya , gelişigüzel veriler anlatmaya ve elini gömleğine sokmaya başladığı gündü.

۞ ۞ ۞ ۞ ۞ 

Violet sırıttı. 'Eşinle boşandığından beri sadece eski eşinin tam zıttı kadınlarla çıkmaya yemin etmişsin.' 
'Arabadan inebilirsin.' 
'Ayrıca bağlanma sorunları da yaşadığını söyledi.' 
'Kapının kolu hemen şurada,' dedi sesinde kızgınlık olmadan. 'Kilitli falan değil.' 
Violet kahkaha attı. Anlaşılan onun kızgın numarasını yutmuyordu. 

۞ ۞ ۞ ۞ ۞ 

 'Bunu her yaptığında seni öpmek istiyorum,' dedi Drew. 
 'Ne?' 
'Dudağını ısırdığında. Dünya üzerindeki en mükemmel dudaklara zarar vermene engel olmak için en azından bu kadarını yapabilirim. Bu sonuca varmak için tüm dudakları dikkatle incelemiş değilim ama senin dudaklarını daha yakından tanımak için..' 
'Öpüşmek yok,' dedi Violet kapıdan çekilerek. 

۞ ۞ ۞ ۞ ۞ 



VERDİĞİM PUAN : 5/5



Yorum : Kaybolma Numarası - Mette Jakobsen

 Kimsenin bilmediği küçücük bir adada geçen gizemli ve masalsı bir hikâye...
 Neyi ve kimi sevdiğimiz sadece kalbimizde gizlidir. Kelimelerde -en güzellerinde bile- değil, kalbimizde. Göğsünü sıkıştıran, kemik kafesinden uçmak isteyen o kuştadır. Sahip olduğumuz tek şey budur, gerçek olan tek şey budur.
  Karla kaplı bir adanın hikâyesi bu. Haritalarda bulamayacağınız kadar küçük bir adanın…Minou’nun hikâyesi. Küçük bir kız Minou ama bütün filozoflar gibi yürüyüş yapmanın mutlak gerçeğe ulaşmakta önemli bir araç olduğunu düşünüyor. Bir gün kıyıya vurmuş bir oğlan cesedi buluyor Minou. Oğlanın dudakları tam bir sırrı söylemek üzereymiş gibi kıvrılmış. Erzak gemisi gelene kadar, üç gün evlerinde kalacak bu sessiz misafir. Minou’nun da büyük bir sırrı var. Tam bir yıl önce elinde siyah bir şemsiye ile yürüyüşe çıkan ve bir daha geri gelmeyen annesiyle ilgili. Adanın tüm sakinleri, babası, Rahip ve gerçek bir sihirbaz olan Kutucu, annesinin öldüğünü düşünüyorlar. Ama Minou annesinin ölmediğini biliyor...

Satın almak için : D&R  |  Idefix  |  Pandora  |  KitapYurdu

***


  Söze nasıl başlasam bilemiyorum. Çok büyük beklentilerle başladığım ancak sonu -kesinlikle- beni tatmin etmeyen bir kitaptı. Yazarın kalemini de beğendiğim söylenemez. Kitapta uzun cümleler yerine kısa ve öz cümleler kullanmış ancak yazar paragraflar arası geçişi sağlayamamış. Üstelik kitap içerindeki olaylar bir türlü çözüme kavuşmadı. [Spoiler içerir!] Kitapta bir savaştan söz ediliyor ama hangi savaş olduğu yazmıyor. Anlattığı zamanı kestiremiyorsunuz. Mantık hataları ise her yerde! Anladığım kadarıyla adada 4 kişi yaşıyorlar , suları ve elektrikleri var. Ancak dış dünyayla hiçbir şekilde iletişim kurmuyorlar.[Spoiler bitti!]
  Yazar kitabı olayları sona kavuşturma amacı gütmeden yazmış. O yüzden okumaya başladıysanız olayların sonunun gelmesini beklemeyin. 


  Goodreads puanı : 3.32
  
  Eğer felsefe ile ilgileniyorsanız hoşunuza giden bir kitap olabilir ama benim gibi felsefeyle uzaktan yakından alakanız yoksa benim gibi sıkıla sıkıla okursunuz. 








PUANIM : 2/5


Yorum : Aşk Yağmurları - Harlequin (Stars of Romance)


KALBİNİN SESİNİ DİNLE - NORA ROBERTS
  Sydney Hayward, çok genç bir yaşta aile şirketinin başına geçtiğinde, ciddi sorumluluklar yüklenmişti. Geçmişinde yaşadığı başarısız bir evlilik ve hayal kırıklıkları nedeniyle, genç kadın, hiç tecrübesi olmadığı halde, bu yeni dünyaya dört elle sarılmıştı. Hayatında sadece iş olacak, duygusal karışıklıklardan uzak duracaktı. Kader karşısına Mikhail Stanislaski'yi çıkarmıştı. Bu son derece yakışıklı, çekici, dediğim dedik erkek, yetenekli bir sanatkârdı. Farklı yetişme tarzları ve davranış biçimleri olan bu iki muhteşem genç insanın, birbirlerine karşı hissettikleri büyük çekim ve aşka rağmen birleşmeleri mümkün olacak mıydı?


ST. PETERSBURGH GECELERİ - PENNY JORDAN
  Son derece yakışıklı ve güçlü, genç Rus iş adamı Kiryl Androvonov'un tek rakibi, kendisi gibi bir iş adamı olan, Rus milyarder Vasilii Demidov'du. Kiryl, Vasilii'yi yenmek ve asrın anlaşmasını kazanarak, iş imparatorluğunu büyütmek istiyordu. Vasilii'nin zayıf noktası, saf, masum, güzeller güzeli üvey kız kardeşi Alena'ydı. Kiryl amacına ulaşabilmek için Alena'yı baştan çıkaracak ve Vasilii'ye şantaj yapacaktı. Alena'ya ne olacaktı? Onun duygularının ve aşkının önemi var mıydı ?
Satın almak için tıklayın.

YORUMUM : Uzun zamandır Harlequin kitaplarından okumuyordum. Nora Roberts olduğunu görür görmez Aşk Yağmurları'nı aldım. İyi ki de almışım , okuduğum diğer Harlequin'lere oranla kat kat daha güzeldi :) 
  Harlequin kitapların çoğu ikili hikaye şeklinde çıkıyor. Birinin ardından diğerini okuyunca ise hemen ikisini karşılaştırmaya başlıyorum. Bu kitapta kesinlikle öyle bir durum olmadı. İkisinin de birbirinden güzel olduğunu söyleyebilirim :)

   İlk hikaye, büyükbabasından miras kalan şirketi başarıyla yönetmeye çalışan Sydney ve sıcak bir aile ortamında büyümüş , yetenekli sanatkar Mikhail arasında geçiyor. Sydney , Mikhail'in kaldığı sitenin sahibi ancak şirket burası için fazla bir miktar para harcamıyor. Merdivenler yıkık dökük , asansör çalışmıyor ve sitenin güvenlik görevlisi bile yok! Site sakinleri şikayette bulunmalarına rağmen şirket hiçbir girişimde bulunmuyor. En sonunda Mikhail bu vurdumduymazlığa daha fazla dayanamıyor ve şirketin sahibiyle görüşmeye geliyor. Karşısında bulmayı beklediği ise kesinlikle Sydney gibi soğuk bakışlı bir afet değil. Acaba Mikhail sitenin düşman olduğu bu çekici kadına karşı koyup kalbine söz dinletebilecek mi ? Cevap ...

   KESİNLİKLE HAYIR! :) Mikhail ile Sydney'nin aşklarını yazar o kadar sıcak bir dille anlatmış ki! Kitapta sadece aşk da yok! Şirketteki entrikalar , Mikhail'in aile bağları ve Sydney'in harabe gibi gelip geçmiş çocukluğu da anlatılıyor. Böyle bir konu üzerinde bağlı kalmayan kitapları seviyorsanız bu kitap tam size göre :)

ALINTILAR : 
 "İyi yapabiliyor musun?" diye sordu hemen arkasından. 
 "Neyi yapabiliyor muyum?" 
 "Öpüşebiliyor musun?" 
 Sydney kaşlarını kaldırdı. Buz gibi bakan gözlerinin üzerinde mağrur kemerler oluşmuştu. 
 "Bunu öğrendiğin gün kendinle gurur duyabilirsin."
                                                                                  

  Mikhail saçlarından sular damlayarak doğruldu. Başına bağladığı bandananın kenarlarından saçlar çıkıyordu. Saçlarını geriye itti , etrafa sular sıçradı. Sonra omuzlarını silkip başparmağını kemerinin atkısına taktı. Islaktı , terliydi ve yarı çıplaktı. Sydney ağzı açık , dili dışarıda durmamak için zorlanıyordu. 
                                                                                   

 "Küçük dünya!" dedi Yuri. "Sydney , Mikhail'in oturduğu binanın sahibi. Sydney ona yüz verinceye kadar Mikhail somurtup durdu." 
  "Ben somurtmam." Mikhail hafifçe homurdanarak babasının bardağını aldı ve içinde kalan votkayı tepesine dikti. "Ben ikna ederim. Şimdi benim için deli oluyor."
  "Geri durun , millet!" diye Rachel araya girdi. "Gene egosu şişiyor."


                                                                

St. Petersburg Geceleri

  Kiryl Androvonov'un çocukluğundan beri istediği tek şey babasından intikam almaktır. Küçükken onu evden atan babası kadar zengin olmasına ise sadece bir ihale kalmıştır. Rakibi ise kendisinden çok daha dişlidir. İhale almak için her türlü yola başvurmaya kararlı Kiryl , rakibi Vasilii'nin güzeller güzeli kız kardeşi Alena'yı baştan çıkartır. Böylece şantaj planları tıkır tıkır işlemeye başlar. Ancak kalbi yaptığı planlar kadar kusursuz değildir. 
    
  Penny Jordan harika yazarlardan biri , bu kitabının da diğerleri kadar harika olduğunu söyleyebilirim. Kurgu yönünden ortalamada kalan bir kitap olsa bile çoğu yerde Kiryl ' nin ağzından anlatılması çok hoştu. ( _ )






PUANIM : 4/5  (İkisine de)


                                                            

Bugünlerde Ne Oldu ?

                                     

   Herkese merhaba! Uzun zamandır yeni bir yazı yazamıyordum. Bu sene MEB'in 'ne yapsak da bu öğrencileri sinir etsek' diye düşünüp taşındığı bir konu vardı : Performans ödevleri. Anladım ki performans ödevleri , sınavlar ve blog bir arada yürümüyor. 
    Uzun zamandır okuduğum kitapları yorumlayamıyorum. Aşk Yağmurları , Madam Bovary ve Yalancı Aşık kitapları birikti. En kısa zamanda liste uzamadan yayınlarım umarım :( 
     Neyse bu sadece kısa bir 'merhaba' yazısıydı. Uzun zamandır kafama taktığım bir şarkıyla veda ediyorum ...


BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI