YORUM : Pür - Julianna Baggott

Burada olduğunuzu biliyoruz, kardeşlerimiz.
Pressia, Infilakları ve ondan önceki hayatını hayal meyal hatırlıyor. Büyükbabasıyla birlikte yasadıkları delikte, insanlığın kaybettiği şeyleri düşünüyor: lunaparkları, sinemaları, doğum günü partilerini, anneleri ve babaları. Her şey küle döndü, hırpalandı, hiç iyileşmeyecek derecede yara aldı ve zarar gören bazı bedenler, bambaşka nesnelerle bütünlesti. Şimdi herkesin askeri eğitim görmesi gereken yaşa geldi Pressia. Tabii iki ihtimal var. Ya asker olacak ya da bedeni fazla zarar gördüyse eğitimdeki askerlerin canlı hedef
tahtası olacak. Pressia'nın kaçması gerek.
Bir Pür yak ve külünü solu.
İnfilaklardan tek bir yara almadan kurtulanlar da var. Pürler. Gökyüzündeki kubbelerinde, yerdeki insanlardan daha üstün olan, sağlıklı bedenlerini ve zihinlerini koruyacak şekilde yaşıyorlar. Bir Pür olan Partridge, kendini burada kapana kısılmış ve yalnız hissediyor, bir de farklı. O da kayıplarını
düşünüyor sık sık, belki yuvası dağıldığı için. Babası duygusal olarak soğuk bir adam, ağabeyi intihar etmiş ve annesi, İnfilaklar sırasında Kubbe'ye adım atamadan kaybolmuş. Bu yüzden, birinin ağzından kaçan bir sözcük, annesinin hala hayatta olma olasılığını ona çıtlatınca, hayatını riske edip
Kubbe'yi terk ediyor ve annesini bulmaya koyuluyor.
Pressia ve Partridge karşılaşıyorlar. Tüm dünya başlarına yıkılıyor. 
Orijinal Adı : Pure
Seri Sıralaması : Pür Serisi #1
Goodreads Puanı : 3.75 (19,965 oylama)
Sayfa Sayısı : 500 sayfa
Yayınevi : DEX 
Etiket Fiyatı : 27,50 tl
***
    Dünya'da büyük bir patlama meydana gelir. Bu patlamanın ardından yaşam neredeyse durma noktasına gelir. Havada asılı kalan toz ve küllerden güneş görünmez olur. Bitkiler ölür ve insanlar mutasyona uğrar. Patlama anında hangi madde ile temas halindeyseniz o madde ile birleşirsiniz. Patlamadan sonra yapışık insanlar , uzuvları metal ile kaynaşmış çocuklar ortaya çıkar. Bütün bu karmaşanın arasında birkaç şanslı insan Kubbe adı verilen , kısmen de olsa yaşamın eskisi gibi olduğu bir camın içine saklanır. Kubbe'dekiler dışarıda kalan insanlara bir mesaj yollarlar. Onları izlediklerini dile getirirler. Bu mesajdan sonra ise bir daha haber alınmaz. 
  Pressia dışarıda kalanlardan biridir. Patlama sırasında eli dokunduğu bebeğin kafası ile birleşmiştir. Pressia mutasyonla kurtulsa bile ailesi kurtulamaz. 
  Partridge ise seçilmişlerden biridir. Babası ve abisi ile Kubbe'ye girmeyi başarır. Ancak Kubbe'deki tüm bu ihtişamlı yaşamın ardında bir baskı olduğunun farkındadır. Partridge , Kubbe'nin dışının ona öğretilenden farklı olduğunu düşünür. Bir gün annesine dair ufak bir ipucu yakalar ve Kubbe'den kaçıp annesini aramaya karar verir. 
   Pür bitti. Hayatımda okuduğum en güzel kurgulardan birine sahipti diyebilirim. Yazar gerçeğe bağlı kalarak distopik bir evren oluşturmuş. Acaba patlama olsaydı biz de bu halde mi olurduk diye düşündürüyor okuru. Kötü adamlara güzel bir eleştiri olmuş. 
  Kurgusu güzel olsa da anlatım geri planda kalıyor. Anlatımda bir şeyler eksikti yani. Kitapta akıcılık yoktu. Bunun nedeni kitaptaki olayların tahmin edebilir olması. Olaylar kitabın sonuna kadar sizde merak uyandırmıyor.Pür yazarın ilk eseri değil. Bu yüzden ,yazarın acemiliği diyemem sanki bu anlatım şekli yazarın tarzı gibi.
  Birde yazı boyutu sorunu var. Kitaptaki yazılar normal fonta göre küçük. Okurken zorluk çıkartıyor. Kitabın tüm güzelliği almış götürmüş.
  
  Kısaca kurgu olarak güzel ama anlatım olarak tatmin etmeyen bir kitaptı. Konusunu sevdiyseniz okuyabilirsiniz ama yazı boyutu ve anlatım şekli sıkıntıya sokuyor. 

not : Serinin ikinci kitabı Füzyon'un yazı boyutu çok daha küçük.

Puanım : 3/5

YORUM : Keşke Senden Nefret Edebilseydim - Lucy Christopher

Ben seni görmeden önce sen beni gördün.Bir kız: Gemma, havalimanında, ailesiyle tatile çıkmak üzere. Gözlerinde öyle bir bakış vardı ki…Bir adam: Ty, salaş, bronz tenli, olgun görünümlü, nedense tanıdık, gözleri buz gibi mavi. Sanki beni istiyormuşsun gibi.Kız ailesinden uzaklaşıyor. Bir anlığına. Adam onun kahvesinin parasını ödüyor. Ve içine ilaç atıyor.Hem de çok uzun süredir.Gemma ne olduğunu anlamadan Ty onu alıp götürüyor. Kumlara ve sıcağa. Boşluğa ve kimsesizliğe. Hiçliğe. Ve onu sevmesini bekliyor.Kurbanın, kendisini kaçırana yazdığı bir mektup olan Keşke Senden Nefret Edebilseydim Gemma'nın hayatta kalmaya dair ümitsizlik dolu öyküsü. Gemma'nın bedenini çalan Ty, genç kızın içinde çığlık atan tüm içgüdülere rağmen kalbini de çalmayı başarabilecek mi?
Orijinal Adı : Stolen: A Letter to My Captor
Seri Sıralaması : Herhangi bir seriye ait değildir.
Goodreads Puanı : 3.93 (52,802 oylama)
Sayfa Sayısı : 304 sayfa
Yayınevi : Pegasus Yayınları 
Etiket Fiyatı : 23 tl 
***
   Gemma, Londra'da yaşayan zengin bir ailenin kızıdır. Yaz tatilini geçirecekleri yere giderken Bangkok Havalimanı'nda biriyle karşılaşır. Genç adam , Gemma'ya kahve ısmarlar ve ikili konuşmaya başlarlar. Konuşmanın ilerleyen dakikalarında Gemma bir sorun olduğunu sezinler. Görüş alanı bulanmaya ve başı dönmeye başlar. Kısa süre sonra ise vücudunu hareket ettiremeyecek kadar bilincini kaybeder. Ne olup bittiğini anlamaz. 
  Uyandığında kendini adını bile bilmediği bir çölün ortasında bulur. Görüş alanında herhangi bir yaşam belirtisi yoktur. Ki zaten yaşadığı evde su ve elektrik sistemi bile yoktur. 
  "Neden buradayım?" diye sessizce sordum. Ceplerini vurarak yokladın ve bir kutu kibrit çıkardın. Kayaları işaret ettin. "Çünkü burası sihirli. Bu yer...güzel. Ve sen güzelsin. Güzel ve farklı. Her şey yerine oturuyor."
  Kitap , Gemma'nın Ty'a yazdığı bir mektup. Bu yüzden - alıntıda da gördüğünüz gibi- kitapta tuhaf bir dil var. "Sen gidiyorsun , geliyorsun" gibi ifadeler mevcut. Alışması zor değil ama ilk sayfalarda kitabın akıcılığını alıp götürüyor. İlk 50 sayfa bu yüzden sıkıcı gelebilir ama ilerlemenizi tavsiye ederim. 
  Karakterler mükemmel oluşturulmuş! Okurken hem Ty'a hem Gemma'ya hak veriyorsunuz. Yazar sizi bir ikilemin içine sürüklüyor. Gemma'nın açısından bakarak o çölden kaçmak istiyorsunuz , ailenizin yanına dönmelisiniz. Ama koca bir çölün ortasında Ty'ı ardınızda bırakmak da sizi üzüyor. Bu durum sizi üzse de sonunu merak ederek okuyorsunuz. Sonu benim çok hoşuma gitti. Hafif belirsiz bir son yazmış yazar ama bayağı duyguluydu. 
  Ancak size şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Ty , sorunlu biri. Ama öyle beklediğiniz 'kötü çocuk sorunları' gibi değil onun sorunları. Daha gerçekçi , daha olası. Gemma'yı kaçırmaya cesaret etmiş ama aslında içten içe korkuyor. Onu kaybetmekten , incitmekten korkuyor. 
  Ty&Gemma arasındaki ilişki beni etkiledi. Umarım sizi de etkiler. 
  1 yıldızı neden kırdığıma gelecek olursak. Yazarımız bize bu kadar romantik bir ilişki yazmış ama en azından karakterler arasında bir yakınlaşma olsaydı? Resmen el ele bile tutuşmuyorlar. Gemma'nın Ty'dan nefret ettiğini biliyorum ama birazcık belli etseydi bari hislerini. Bu yüzden 1 yıldız kırdım. Daha fazla romantik sahne ile daha güzel bir kitap olurdu. 
not : Yayınevi kitabın adını bayağı değiştirmiş olsa da iyi ki değiştirmiş! Orijinal adından çok daha iyi uymuş. Kapağın müthiş olduğundan bahsetmeye gerek görmüyorum zaten :D 
  
  Gerçekçi bir genç-yetişkin kitabı okumak isteyenlere öneririm. Kaçırılma tarzı kurgulara ilginiz varsa da tam sizlik. Dili sorun olacak ama bir süre sonra alışıyorsunuz. 


Puanım : 4/5
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI