İyi ki doğdun TÜRKİYEM !


Egemenlik ve bağımsızlığın sembolü CUMHURİYETİMİZİN 90. yılı kutlu olsun...
 Bir asır devireceğiz , az kaldı :)

Yorum : Masumiyetin İçin Savaş - Tess Gerritsen

                                                          Resmi büyütmeniz yeterli :)

Türü : Gerilim,Aşk,Korku
Sayfa sayısı : 361
Çevirmen : E.Özlem Gültekin 



  Miranda Wood kendi halinde bir çalışan iken patronu Richard Tremain'dan hoşlanmaya başlar ve böylece yasak ilişkileri başlar. Yasak dedim çünkü Richard evli ve 2 çocuk sahibidir.
  İlişkileri boyunca Miranda , Richard'ın gerçek yüzünü görür. Aslında aşık olduğu adam insanları kullanan ve bencil biridir. İlişkisini bitirmeye çalışır ancak Richard bunu istememektedir. Sürekli telefon eder ve evine gelmeye çalışır. Miranda evinden kaçarcasına uzaklaşır ve bir süre yürüyüş yapar ancak eve geri döndüğünde onu kötü bir sürpriz karşılar. Richard onun yatağında çıplak ve ölü bir halde uzanmaktadır. Cinayet silahı ise Miranda'nın mutfak bıçağından başka bir şey değildir! Böylece Miranda'nın masumiyetini kanıtlama çabası başlar. 


  Kitabı şu tek kelimeyle özetleyebilirim ; HARİKA! Tess Gerritsen'nın kalemi o kadar akıcı ki ilk sayfalardan kitap kendini okutuyor , ortalara doğru olaylar hızlanıyor ve sonu sizi şaşırtıyor. 361 sayfanın nasıl geçtiğini anlayamadım bile :) Diğer Tess kitaplarından hiçbir eksiği yok.

  Şunu da eklemek istiyorum kitapta , diğer Tess kitaplarına göre aşk daha ön plandaydı. Bu gerilimi azaltmamış aksine kitaba daha farklı bir hava katmış. 

  Spoiler İçerir !

  Chase Tremain'nın (Richard'ın kardeşi) Miranda'nın masumiyetine bir türlü inanmaması sinirimi bozdu :/ Gerçi adamın da kendine göre haklı nedenleri vardı. Neyse, sonundaki o tekne sahnesinde kalbimi çaldı <3
  Birde bazı şeyler kitabın sonunda açıklığa kavuşamadı. Çok önemli ayrıntılar değildi ama okuyucunun dikkatini çekebilecek türdendi. Örneğin : Annie neden Miranda'yı öldürmeye çalıştı ? Kendisi Miranda'nın Richard'ın kurbanlarından biri olduğu kabul ediyor daha sonra ise tüm o yaptıkları ... Bana Miranda'yı aslında kıskandığını düşündürdü.

 Spoiler Bitti !

 Alıntılar : 

 "Masumiyet.Yumuşaklık. Ona baktığında gördüğü şey bunlardı.Ne kadar da güzel bir maskesi , ne kadar saf ve mükemmel bir görünümü vardı. 
  Erkek kardeşimin metresi , diye düşündü ani bir idrakla.
  Erkek kardeşimin katili."

 "Chase. Bunu birisi daha önceden söylemişti.O sesi , bu ismin telaffuzuyla eşleştirmek için , hatırlamaya çalıştı.
    O hatıra kafasına bir yumruk gibi indi.İsmi zikreden Richard'dı. Erkek kardeşimi yıllardır görmedim.Babam öldüğünde aramız açılmıştı. Zaten Chase her zaman ailenin sorunlu çocuğuydu... "

 "Miranda hayretler içinde, birdenbire büyülü bir şekilde havaya kaldırıldığını fark etti. Her ne kadar öfkelenmiş olsa da kucakta taşınmanın , her ne kadar bunu yapan Chase Tremain olsa da tutulmanın iyi bir duygu olduğunu itiraf etmeliydi. Havada yüzüyordu , tüy kadar hafifti ve karanlıklar arasından doğmuştu.Ani bir evhamla , nereye gittiklerini merak etti.
  "Bu kadarı yeter," diye itiraz etti. "Beni aşağı indir."
  "Birkaç adım daha."
  "Umarım fıtığın olur."
  "Lanet olası şekilde kımıldanmaya devam edersen olacak." "

 Verdiğim puan : Her şeye rağmen kitap 5 puanı hak ediyor :)




#YeniBebeklerim


 Bu haftaki alışverişimin ganimetleri ^^ Tüyap'a gidemeyecek olmamı unutturamıyor ama :( Gidecek olanlar umarım çok eğlenir :)

Yorum : Yemin - Kimberly Derting

   Burası Ludania, yaşam koşulları zor bir ülke. Toplum, katı sınıflara ayrılmış durumda ve her sınıf kendi dilini konuşmak zorunda.
   En küçük bir sınır ihlali, örneğin üst sınıfa mensup birinin gözlerine bakmak bile, anında idam sebebi.
  On yedi yaşındaki Charlaina, küçüklüğünden beri her sınıfın dilini anlama yeteneğine sahip; ve bu yeteneğini kendini bildi bileli herkesten saklıyor. Kendini özgür hissettiği tek yer, artık birer uyuşturucu pazarına dönmüş yeraltı klüpleri. Buralarda insanlar baskıcı kurallardan sıyrılıp kısa süreliğine de olsa rahat bir nefes alabiliyorlar.
  İşte Charlaina da burada son derece çekici ve gizemli bir gençle tanışıyor, adı Max. Ve Max, daha önce Charlainanın hiç duymadığı bir dilde konuşuyor. Charlaina neredeyse sırrını açık etmek üzere.
  Onu görer görmez çarpılsa da Maxin hangi tarafta olduğundan bir türlü emin olamıyor. Sık sık yinelenen acil durum tatbikatları birden gerçeğe dönüşüp de şiddet ve vahşet ülkede kol gezmeye başladığında Charlainanın yeteneğinin neye hizmet ettiği anlaşılıyor: Ülkesini zalim bir rejimden kurtarmak.
     Zamansız ve mekansız bir üçlemenin ilk kitabı olan Yemin, sınıf gerçekliğini dil üzerinden sembolize ederek katı toplumsal ayrımlara dikkat çekiyor. Karanlık, soğuk ve katı rejimlerin toplumlar üzerindeki baskısını gösterişli ve sürükleyici bir macerayla betimliyor.


Tür : Genç/Yetişkin , Fantastik
Sayfa sayısı :  256
Yayınevi : DEX

                                                   Kitapyurdu | D&R | GittiGidiyor



Yorumum : Yemin , tamamen farklı bir dünyanın kapılarını açıyor bize. Ludania kast sisteminin uygulandığı katı kurallara sahip bir ülke. Her sınıfın kendi dili var ve üst sınıftan biri konuştuğu zaman alt sınıflar kafalarını eğmek zorunda. Üst sınıfın dilini öğrenirsen ölürsün.
  Charlaina ise doğuştan gelen özel yeteneği sayesinde duyduğu tüm dilleri anlıyor ve konuşabiliyor. Fakat yeteneğini saklamak zorunda yoksa başına büyük belalar açacak.
  Bir gece kulübünde Max ile tanışana kadar her şey yolunda gidiyor zaten. Ancak bu kitaptaki yakışıklımızın sakladığı büyük sırlar var. Max düşman mı yoksa dost mu ?
  Ülkenin başı Kraliçe Sabara ise ilk kraliçeden bu yana tahtta. Kraliçelerin bedenlerini birer birer ele geçiriyor ve ülke, 'farklı beden-aynı ruh' altında yıllar boyu yönetiliyor. Bu sefer ise ortada yeni bir kraliçe yok ve Sabara'nın zamanı yavaş yavaş tükeniyor.

  Kitabın başında bir yavaşlık var. Ortam ve düzen anlatılıyor , kısa kısa olaylar oluyor. Neyse ki yazarın enfes anlatımı sayesinde kolaylık geçiyoruz ilk kısımları :) Sonralara doğru ise sırlar birer birer ortaya çıkıyor ve Charlaina için seçim zamanı geliyor. Bir yandan Max'ı düşünürken bir yandan Kraliçe Sabara'nın sonunu merak ediyorsunuz , sonra bir bakıyorsunuz kitap bitivermiş! o.O Nasıl bittiği bile anlaşılmıyor heyecandan :)
  Neyse ki serinin 2. kitabı mevcut. Daha Türkçe edisyonu çıkmadı , ne zaman çıkar onu da bilmiyorum. DEX mikrofon sende :)




Alıntılar : 

'Gözlerimi kapatıp Max'i düşündüm.Bunu ilk yapışım değildi. Ve - o gece bir kez daha - artık kafamı meşgul etmeyi bırakmasını diledim. Ailemden haber beklerken bir de onun ihanetiyle ilgili endişelenmek istemiyordum. 
 Gene de o buradaydı , bir şekilde aklıma girmeyi başarıyordu.'


'Kız kardeşimin elini tutup onu kendime çektim.Sonra ikimizde dizlerimizin üzerine çöktük.Dikkatleri kendi üstümüze daha fazla çekmemeliydik. Hıyanet etmiş gibi görünmek aptallık olurdu.'


'Kaşlarımı çattım. "Burada ne işin var?" diye sordum yanına vardığımda. 
 Kaşlarını belli belirsiz kaldırdı. Hissetmeye hakkım olmayan şeyler hissettiğim için kıpkırmızı kesilmiştim. Fakat beni nasıl etkilediğini görmesine izin veremezdim
 "Seni görmeye geldim," diye cevap verdi , rahat bir tavırla.'


' "Neden bu kadar korkuyorsun?" Bunu o kadar şefkatlice , o kadar nazikçe söylemişti ki Angleşçe konuşmadığını neredeyse fark edemeyecektim. Konuştuğu dil ona cevap verebileceğim ikinci ve son dil olan Parshonca da değildi.
  Bu sesi - bu lehçeyi- daha önce bir kez daha , o gece kulüpte arkadaşları Brooklynn'le konuşurken duymuştum.
  Yasalar bu konuda açık ve netti.
  (...)
  "Dediklerini anlamıyorum." '



  Kitabın güzel,meraklandırıcı ve akıcı olduğunu düşünüyorum. Scott Westerfeld'ın Çirkinler serisini sevenlere özel olarak öneriyorum , hoşunuza gideceğine eminim :)

Puanım : 4/5








Birazcık da kapaklardan konuşalım.

 Eveet , kitap yorumlamaya birazcık ara verip kapakları yorumlayayım dedim :) 
 Bazen öyle kapaklar oluyor ki kitabı elime alıp inlemeye bile üşeniyorum , bazen de tam tersi bir durum söz konusu. Kapağı harika diye aldığım bir sürü kitap fos çıkıyor. Yani kapak benim için bayağı önemli etken.


#1 Kitabın Karakterleri Kapakta : En nefret ettiğim kapaklar , üzerinde yüzü açık seçik gözüken kitap karakterlerinin bulunduğu kapaklardır. Benim hayal gücüm zaten çalışıyor neden oraya bir insan evladı koyma zahmetine giriyorsun ki yayınevciğim ? 
  Hele kitapta esmer olarak tanıtılan bir karakterin kapaktaki halinin sarışın-mavi gözlü olması tam bir fiyasko! Bu duruma gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum.  Kapak tasarımı yapan kişi ya kitabı hiç okumuyor ya da kör(!). İşte birkaç örnek : 







 Buradaki kitapların hepsi harika ama keşke  kapaklar böyle olmasaydı.

#2 Ünlüler Kapakta : Başlıktan da anlaşılacağı gibi güzelim kitapların kapaklarına -genelde- pop müzikle uğraşan insanları koyuyorlar. Sanırım bu manken işleriyle falan uğraşmak istemedikleri için  Google'dan arattıkları resimleri baskıya yolluyorlar. Artık o ünlülerin de kendilerine ait biyografi kitapları var , sanki onlardan birini okuyormuş gibi hissediyorum kendimi. İşte birkaç örnek ; 



#3 Kapak Dediğin : Kalın olmalı :) İşte şimdi de en sevdiğim kapaklardan birkaç örnek ;



Bu kapaklara ölünür *-* 







                      

#Okumaya Başladım


   Bayramın son günü hasta hasta Tess Gerritsen'ın yeni bir kitabına hayal gücümün kapılarını açtım :D Bu kitabın da diğerleri gibi harika olacağına eminim :) 

Her Ülke , Bir Şarkı

  Şarkılar arasında dil ,din , ırk , tarz ayrımı yapmadan hepsini seven,dinleyen biriyimdir. Rock da dinlerim , metal de , rap de , pop da. Ancak dinlediği müzik tarzını övüp diğer tarzları dinleyenleri kötüleyenlerin çoğunlukta olduğu bir toplumda yaşıyorum. Demek istediğim bu gibi paylaşımlar olduğu sürece nasıl olur da insan sevdiği müziği dinleyebilir? Ya da siz neye müzikleri iyi veya kötü diye sınıflandırıyorsunuz? Biri bana bunu açıklarsa çok sevinirim.
  Sevmediğiniz müziği dinlemeyebilirsiniz ,zaten her müziği sevecekseniz diye bir kural da yok,herkesin zevki farklıdı ama hakaret kısmı işi çok farklı bir boyuta taşır.

 Bu kadar öfkeden sonra asıl konuya geri dönelim. Bu postu paylaşmamın nedeni size dünyanın farklı ülkelerinin müziklerini (bu nasıl bir tamlamadır :D ) tanıtmak :)



RUSYA : Grubumuzun adı t.A.T.u. Açılımı 'ta lyubit tu'. Çevirecek olursak : Bu kız o kızı seviyor. 2 kişiden oluşuyor , Lena ve Yuliya :) Çoğu kişi lezbiyen dese bile biseksüel dir kendileri :) Grup dağılmıştır.





POLONYA : Ich Troje 'Onların Üçü' manasına geliyor. Şarkılarının Almanca ve Rusça versiyonları da mevcut :)





BULGARİSTAN : Şimdi burada bir Alisiq de olabilirdi ama onun düzgün klibi olan şarkısını bulamadığımdan Konstantin'i koyuyorum :)




JAPONYA : Kat-Tun'un şarkılarını koyacaktım ama Kame-chan 'ı paylaşmak için fazla bencilim ^^ Onun yerine AKB48 koyuyorum , evet biliyorum fazla klişe oluyor ama onların UZA adlı şarkılarının hakkını vermek lazım diye düşünüyorum ,  kawaii \(^_^)/



FRANSIZ : Biraz da eskilere gidelim :)




KORE : Maknea miz büyüdü :(



ALMANYA : Rap-pop karışımı enfes bir parça :)



 İspanyolca parça koymadım çünkü hangisini koyacağımı bilemedim :) Onun için ayrı bir post bile yayınlayabilirim :)


Yorum : Kör Kuyu - İlker Balkan

    Bir çocuk sahibi olabilmek için nelere katlanabilirsiniz ?
    Nilgün , aşksız bir evlilikte çırpınan bir kadındı ve kocası İbrahim'den tek beklentisi bir çocuk sahibi olabilmekti. Yaşamı boyunca sevgiyi hiç tatmamış , hiç kimse tarafından doyasıya sevilmediğinden kimseyi de doyasıya sevemeyen Nilgün'ün tek arzusu , doyasıya sevebileceği bir evladının olmasıydı.Ancak Nilgün için bu pek de kolay değildi.Rahminde bebeğinin tutunmasına engel olan bir kusura sahip Nilgün'ün arayışı onu falcılardan hocalara , oradan da doktorlara , hastanelere taşıyacak ve sonunda istediği o çocuğa kavuşacak mıydı?
   Anne olmak için neleri feda edersiniz,nelere katlanırsınız?Annelik ruhunuzu nasıl bir ateşle doldurur? Peki ya doğacağı kesin olmayan bir çocuk için hayatınızı ortaya koyup acılar içinde ölmeyi göze alabilir misiniz?
İlker Balkan , üçüncü romanı ile bizi hem bireysel hem de toplumsal olarak çok etkileyen bir konuya , dikkat çekici bir nokta etrafında dolaşarak taşıyor. Daha ilk sayfadan okurunu saran anlatımı , şaşırtıcı olay örgüsü ve yazarın güçlü dilsel kavrayışı ile Kör Kuyu , okuruna sıra dışı bir deneyim vadediyor..



Tür : Dram,Yetişkin
Sayfa Sayısı : 170
Yayınevi : Altın Bilek Yayınları

                                                       Idefix | kitapyurdu | D&R


YORUMUM : 

  Öncelikle kitabın kapağından bahsetmek istiyorum. Kitabın konusu ile o kadar uyumlu ki! Kapaktaki kadın manken sağ elinde tuttuğu makas ile sol kolunu yavaş yavaş kesiyor.Kahramanımız Nilgün'ü temsil ettiğine eminim. O da bir çocuk doğurabilmek , kadın olduğunu hissedebilmek için uzun süreli bir tedaviyi göze alıyor ve bedeni bitap düşene kadar hırslı bir şekilde kararından vazgeçmiyor. Zaten karakterlerin özellikleri tam oturmuş , sayfalar arasında git-gel yapanlar yoktu yani :)
   Kitap toplumda yaşanabilecek bir olayı yalın bir dil ile anlatıyor. Olay üzerine kurulmuş bir kurguya sahip. Bu yönüyle okurken gözlerimin önünden bir film şeridi geçti gibi oldu :) Kitap bir günde bitti , bittikten sonra da keşke yazarımız daha uzun yazsaymış dedim :)
  Diğer kitaplardan farklı olan yanı ise geçmişi,aldıkları kararları bir sayfada anlatıp hemen ardındaki sayfada gelecekten bir anı anlatması. Şimdi kafanız karışabilir. Nerede geçmişin nerede geleceğin başladığını karıştırabiliriz diyebilirsiniz ama inanın öyle bir kafa karışıklığı hiç olmuyor! Üstelik olayların sonunu bilmenize rağmen kitabın sonunu merak ediyorsunuz!
  
SPOILER İÇERİR!

 Kitapta Nilgün'ün çocuk sahip olmak için çektiği acıları,çileleri kocası İbrahim'in dikkate almaması,karısının huysuzlaştığını düşünmesi ,üstelik karısını Funda isimli başka bir kadınla aldatması İbrahim'in gözümden ışık hızıyla düşmesine neden oldu. Yine de yazar İbrahim'in bakış açısını da objektif bir şekilde kitaba yansıtmış.Bu sayede kitaptaki hiçbir karaktere sinir olmadan bitirdim :)
  Bir de şu cümle dikkatimi çekti : '.. cinayetini doğduğunda işledi Sevilay'. Sevilay , Nilgün'ün doğması için çileler çektiği bebek. Yani anlamadığım kısım burada tüm suç Nilgün'de. Tüm tehlikeleri göze alan, çocuk sahibi olmak için yıllarca tedavi gören  Nilgün'ün kendisi. Bu yüzden psikolojisi bozuluyor ve çevresindeki insanları mutsuz ediyor. 

SPOILER BİTTİ.

  Kitaptaki annelik duygusu ise çok net hissediliyor. Anne olanların -özellikle- okumasını tavsiye ederim :)

ALINTILAR :

 'Başka bir yaşam mümkün olabilirdi aslında ama o başka bir yaşamın peşinden gitmek yerine , kendi yaşamının içinde hapsolmaya ve ondan beklenenleri yapmaya çalışıyordu.'

                   ۞                                              ۞                                     ۞

 'Nilgün kısacık bir an gözlerini açtı ve doktora baktı."Kızımı görüyorum" dedi."Kör bir kuyudan bana sesleniyor." Yutkundu. "Onu kurtarmam lazım , oradan çıkartmam lazım."'

                   ۞                                                 ۞                                        ۞

'Mutluluğu bulmak konulu filmler,televizyon programları ve kitaplar yalan söylüyorlardı.Yaşamda sevgi olmadan bunların hepsi yalandı.'


Verdiğim Puan : 4/5

   









Placebo / Protect Me From What I Want

  Placebo 1994 ' de, Londra'da kurulmuş bir alternatif rock grubudur :) Grup üyeleri ; Brian Molko , Stefan Olsdal , Steve Forrest :) Her ne kadar Türkiye'deki konserleri yaş sınırı,korsan biletler,arka tarafa sesin boğuk ulaşması ya da hiç ulaşamaması gibi nedenler yüzünden 'rezalet' geçse de en sevdiğim gruplar arasındadırlar. Hele Molko'nun kadın-erkek tonu arası boğuk sesi grubu sevmemin en önemli nedenidir :)
Lafı daha fazla uzatmadan şarkıya geçiyorum ;





Şarkı Fransızca versiyonu :) İngilizce versiyonundan daha çok severim.
İngilizce versiyonu ;




"Belkide kaderin kurbanlarıyız
  Kutlayacağımız zamanı hatırla
  Geç oluncaya kadar içecek ve kafayı çekecektik
  Ve şimdi hepimiz yalnızız "


Aynı Yıldızın Altında - Oyuncular ve Film Üzerine

  Aynı Yıldızın Altında kitabını okuyup da etkisinde kalmayan yoktur diye düşünüyorum.Ben kalmıştım.O diyaloglar,anlatım şekli,olayların akışı ve Augustus sayesinde de bayağı akıttığım göz yaşı vardır. 
 Filminin çıkacağını duyduğum zaman normal karşıladığımı hatırlıyorum. Öyle heyecandan sandalyeden düşmeler , acaba yanlış mı okudum diye haberi 555 kere okumalar , dünyayı inleten kahkahalar atarak ışın hızı ile evde koltuktan koltuğa atlamalar yoktu yani. Zaten belliydi filminin çıkacağı , bu kadar tutulan bir kitap sonuçta :)


İşte oyuncularımız ;



 Erkek oyuncuyu (Ansel Elgort) HİÇ beğenmedim. Adam mavi gözlü bile değil! Sanki sokaktan ilk geçeni durdurup 'Gel,seni filmde oynatalım.' demişler. Umarım oyunculuğu iyidir.

 Filmin vizyon tarihi 6 Haziran 2014. O kadar nasıl beklerim şimdi ben ?








Yorum : Tuhaf Melekler - Lili St. Crow


Gece Avcısı. Bıçak Ustası. Kalp Hırsızı. ONU BEKLİYORDUNUZ! “Karanlık, tehlikeli ve seksi! DruAnderson, bağımlılık yaratacak, yeni bir kahraman.” -Richelle Mead, New York Times 
Babam? Zombi. Annem? Öleli çok oldu. Ben? Ah! İste en korkutucu kısım da, bu. Gerçek Dünya korkunç bir yer. Kötü adamlardan payına düşeni alan, on altı yaşındaki Dru Anderson bunu iyi biliyor. Dru silahlı ve tehlikeli. Önce öldürüp sonra soru sormaya hazır. Bu yüzden de kime gerçekten güvenebileceğini çözmesi biraz zaman alacak. Kendini bildi bileli biraz garipti. Babasıyla birlikte bir kasabadan diğerine geçiyor, geceleri ortaya çıkan yaratıkları avlıyordu. Evet, bu, sıradışı bir hayattı ama kötü de değildi. Ta ki bir kasabada, mutfak kapısında bir zombi belirinceye kadar. Dru yapayalnız, korku içinde ve kapana kısılmış durumdaydı. Yaşamak için aklının ve aldığı eğitimin her zerresine ihtiyacı olacaktı. Yaratıklarsa ava karşılık vermeye kararlı ve menülerinin yıldızı ise Dru. Genç kızın hayatta kalma şansı var mı? Yoka yakın! Şafak sökene kadar dayanabilirse, oyun bitmiş olacak... Dru ne kadar özel biri olduğunu keşfedebilecek mi? İntikamları bekleyin. Dru Anderson karanlıktan korkmuyor. Ama korkmalı.




Tür : Aşk , Doğaüstü , Fantastik , Vampirler , Gençlik
Sayfa sayısı : 344
Yayınevi : Artemis Yayınları


YORUMUM : 

 Kitabı alıp ilk kez arkasını okuduğum zaman içimden 'Vayy, uzun zamandır bu tarz kitaplar okumuyordum.' dedim ve bir heves aldım elime. 

  Kitap kendini okutsa da ortalarında bir duraklama bölümü oldu. Çünkü karakterlerin düşünceleri , konuşmaları bana çok farklı geldi. Mesela ana karakterimiz Dru cümlelerinin sonunda çoğunlukla 'oğlum' kelimesini kullanıyor. Birde davranışları ve düşüncelerinin uyuşmadığı zamanlar vardı ki bu beni sinir etti. 
 Aşk çok ikinci planda kaldı gibi geldi. Erkek karakterlerimiz Chris ve Graves kitabın ortalarında kendilerini gösteriyorlar ve belirgin bir özellikleri yoktu. Demek istediğim orta halli karakterler gibi kaldılar kızın yanında.
 Bu kadar kötülememe rağmen 2-3 günde bitebilecek bir kitap :) Dediğim gibi orta kısımlar yavaş geçse bile sonlara doğru kendini okutuyor kitap :) 

SPOILER İÇERİR!

 Kızın babası sayesinde, çocukluğundan beri aldığı dövüş , büyü vs. dersleri var. Yine de zombi , kurt adam gibi canavarlarla karşılaştığı zaman sürekli 'Bedenim kasıldı-Beynim boşalmıştı-Ne yapacağımı bilemiyordum-Düşünme yetimi kaybetmiştim' gibi benzeri cümleler kuruyor. Hayır , aldığın o eğitim boşuna mı? Sen bu kadar mı beceriksizsin? Sanki yazar sonra ki kitaplara (4 kitabı daha var)  saklamış kızın yeteneklerini :)
 Birde Graves durumu var. Bana sanki birden arkadaş oldular gibi geldi. Birden Graves kıza yardım ediyor , saklı yerini falan gösteriyor , olayları çok normal karşılıyor. Birde loup-garou olunca kıza 'Ben insan mıyım?' diye soruyor. Bana çok gereksiz gelen bir diyalogtu.
 Onun dışında 'İlki bedavadır.' lafına bayılmadım değil :D 

SPOILER BİTTİ.


 Kitapta güzel bir alıntı kısmı bulamadığım için yazıya burada son veriyorum :(




Verdiğim puan : 2/5









BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI