YORUM : Kanbağı - Richelle Mead


Sydney'in en son isteyeceği şey, vampirlerle arkadaşlık etmekle suçlanmak. Ve şimdi bir vampirle aynı odada!
"Sydney'e yeniden dövme yap," dedi Stanton kararlı bir sesle. "Zoe konusunda kararımız belli değil, ona şimdiden dövme yapmayalım."
Gözlerim kardeşimin lekesiz ve solgun yanaklarına kaydı. Evet.
Orada bir zambak olmadıkça özgürdü. Dövme teninize bir kez işlendi mi, dönüşü yoktu. Artık Simyacılara aitsiniz demekti.


Orijinal Adı : Bloodlines
Seri Sıralaması : Kanbağı Serisi #1
Goodreads Puanı : 4.24 (105,002 oylama)
Yayınevi : Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı : 450 sayfa
Etiket Fiyatı : 22 tl 

***
  Kanbağı , Vampir Akademisi'nden tanıdığımız karakterlerle başlıyor. Eddie , Mason , Sydney , Adrian yazarın VA'da ikinci plana attığı karakterlerdi , bu seride ise ana karakterler olarak karşımıza çıkıyorlar. 
   Ana karakterimiz Sydney bir Simyacı. Son kitapta hatırlayacağınız üzere Simyacılar, vampirleri ve dampirleri insanlardan uzak tutmak gibi 'üstün' bir görevi üstleniyorlar. Sydney de küçüklüğünden beri vampirlerden nefret etmek üzere eğitiliyor. Büyüyü doğanın dengesini bozan bir uğraş olarak görüyor. 

   Ancak tanıştığı vampirler sayesinde az da olsa onlara sevgi besliyor ve bu sevgi kendi ailesi tarafından dışlanmasına neden oluyor. Çünkü Simyacı olarak vampirlere en ufak bir sempati beslemek ihanet nedeni! 
not : Arka kapak gerektiği kadar açıklayıcı olduğu için konusuna fazla değinmiyorum. 
   Yazar bu tarz duyguları okuyucuya aktarmak konusunda sıkıntı yaşamamış. Doğaüstü yaratıkları seven bir okuyucu olarak bir ara 'Vampirlere ölüm!' diye naralar atmak istemedim değil :D

    Seride beni sinir eden birçok karakter vardı. Hepsini teker teker boğazlamak istediğim zamanlar oldu. Sydney'nin patronu gibi bir rolü olan Keith , okuldaki kötü kız Laurel , Sydney'nin babası ve daha niceleri. Vampir Akademisi'ni okurken bu kadar sinir olduğumu hatırlamıyorum. 
   Seriyi bayağı sevdim! VA'dan daha kötü bir seri beklemiştim çünkü Adrian'ı pek sevmem. (Team Dimitri!) Üstelik okuyucu yorumlarından Sydney karakterini pek sevmediklerini okudum. Hal böyle olunca Sydney-Adrian çiftini seveceğimi hiç düşünmemiştim. Ama bayıldım! İkisi arasındaki komik diyaloglar sizi kitaba bağlıyor. Başlarda aralarında sadece arkadaşlık olsa da kitabın sonlarına doğru ikisi de aralarında bir çekim hissediyorlar. İkinci kitapta daha da yakınlaşacaklarına eminim. 



   Rahatsız olduğum tek konu kapak. Karakterleri temsil eden -özellikle yüzleri görünen- mankenlerin yer aldığı kapaklardan nefret ediyorum. Ne yazık ki serinin tüm kapaklarında durum böyle. Yazar bu tarz kapaklara bayılıyor anlaşılan. Tüm serilerinin kapakları böyle -_- Kapaktaki o adamı Adrian'a benzetemiyorum bir türlü. 



Puanım : 5/5

2 yorum:

  1. Kapak konusunda haklısın! Benim gözümde Adrian'ın çok çok ayrı bir tarzı vardı. Fakat kapaklara baka baka bu çocuğun yüzü gözümün önüne gelmeye başladı. Sinir oluyorum!

    Bana kalırsa seri VA'dan çok daha iyi. Yazar kendini sanki daha çok geliştirmiş gibi. Ayrıca Adrian'ın eğlenceli kişiliğinin yanında Dimitri'nin Zen tavırları çok soğuk geliyordu bana. Özellikle de 5 kitapla birlikte neredeyse soğumuştum Dimitri'den.

    Serinin devamınıda en kısa zamanda okumanı tavsiye ederim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şuan serinin ikinci kitabındayım ve gerçekten serinin VA'dan daha iyi olduğunu düşünmeye başlıyorum. Dimitri'yi severdim VA'da ama her an Team Adrian olabilirim :D
      Dediğin gibi kapaklardaki mankenler okurken bir bir gözümde canlanmaya başladı! Bir okuyucu olarak en nefret ettiğim şey. Bu yüzden filmleri izlemeden önce kitapları okumayı tercih ederim genelde zaten :) Serinin ilk 4 kitabı mevcut en kısa zamanda kalanları da tamamlamayı düşünüyorum :)

      Sil

BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI